20 Temmuz 2010 Salı

Korkak göt!

"Hayatımın en boktan günlerini yaşıyorum! Böcekten, yüksekten, alçaktan, sudan, kısacası saçma sapan bir sürü şeyden korkanlardan nefret ediyorum. Hayatını yerle bir edecek, bir daha asla eskisi gibi olamamaya sebep olacak bir korkuyu yaşamamış olanların, "ayy böceek görürsem ölürüm" dediklerini duydukça vücudumdaki tüm tüyler yer çekimine karşı koyuyor. Tüm ihtimalleri düşündüğüm halde muhtemel sonuçlar beni benden alıyor. Bir kaç yıl sonra bugünleri anıp güleceksin diyen olursa enter tuşuyla atlarım üstüne! Zira ben bu korkuyla o bir kaç yılı göremem zaten. Görmek istemem. Korktuğum şey gerçekleşirse o bir kaç yıl hiç olmasın isterim. Öyle bir korku ki bu, ölümü istiyor insan. Ölümden de korktuğu halde...

Bataklığın içinde çırpınarak kurtulmaya çalışırken, burnunun dibindeki kurbağanın renklerini görüp "aslında hayat güzel lan" demek ne kadar mümkünse, o kadar yaşıyorum işte. Mutlaka bir çözüm olacaktır. Mutlaka bu günler atlatılacaktır. Ama ödenecek bedeller ürkütüyor beni. Ne kadar bedel ödeyeceğimi bilmemek korkutuyor...."

Demişim birkaç ay önce. Unutmuşum bu yazdıklarımı ve taslak olarak gömülmüş bloğun derinliklerine. Aylar sonra bloğu kurcalarken fark ettim bu yazıyı. Bunları yazarken hayatımın en korkutucu günlerini yaşadığımı sanıyordum. Esasında öyleydi. Hiçbir şeyden o kadar korkmamıştım daha önce. Korktuğum, çevremden duyacaklarımdı. Korktuğum benim başıma geleceklerdi. Şimdi de korkuyorum. Çok fazla korkuyorum. Korkak bir götüm ben zaten. Ancak şimdiki korkum o zamana göre daha esaslı. Şimdi canıma değil cananıma gelecek zarardan korkuyorum...

Aşk ve sevgi üzerine çok fazla atıp tutacak deneyimim mevcut değil. Açıkcası atıp tutmak için deneyimin gerekliliğine de pek inanmıyorum. Lakin aşkı tanımlayacak cümlelere hala kavuşamadım. Dengesiz halim aşk mevzusunda da "cee" diye çıktı karşıma en boktan haliyle. Bir saat öncesinde "yok olum ben bir şey hissetmiyorum" derken, bir saat sonra "ben onsuz yapamaağğm" diye böğürerek ağlayabiliyorum. Ne hissettiğimi hala kestirebilmiş değilim. Belki de aşkın ne olduğunu hala bilemiyor olmamın sebebi, aşkı hissetmeye çalışmaktan çok, nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışmamdan sebeptir. "akışına bırak" ne biçim de hevesleniyorum şu cümleyi söyleyebileceğim günlere... (üstteki paragrafta hala kelimesini ne de çok kullanmışım. Akışına bırakıyorum lan. Koymuşum halaya! (a harflerinde şapka var. halamı tenzih ederim))

Aslında yazıyı tamamlayasım da yok. Bu kadar işte söyleyeceklerim lan. Sanırım aşkın tanımını artık yapabilirim. Eğer bir bedel ödeyecekse can ve canan, o bedelin cana gelmesi için gönüllü olabilmektir aşk! Çok mu arabesk oldu? Koymuşum arabeskine. Seviyorum uleyyn!

13 Nisan 2010 Salı

Götlüğüm büyüdü sığmaz içime!

Şimdi bahsedeceğim mevzuyu daha önce yazdım ya da konuştum. Hatırlamıyorum. Yazmışsam, vay efendim aynı şeyleri tekrarlıyorsun diyen göt olsun!

Can sıkıntısından blogları dolaşıyorum. Öyle bazen sıkılarak, bazen gülerek okuyorum yazılanları. Lan çıldırıcim! Herkes mutlu, herkes enerji dolu. Sanırsın enerji içeceklerini götleriyle fondip yapmışlar. Hatun işten geliyor, kitap okuyor. Sonra arkadaş grubuyla dışarı çıkıp çılgınlar gibi eğleniyor. Israrla yorulmuyor. Sonra gecenin yarısı eve dönüyor bloğuna yazı yazıyor falan. Noluyoruz lan. Ben çalışırken yemeğimi neremle yediğimi bilmiyordum. Yatağa zor atıyodum kendimi. İnsan mısınız siz! Ne içiyorsanız ben de istiyorum olum aynısından. Sonra bir de böyle çok hassas bünyeler var. Vicdanını dürten bir olay görmeyiversin. Hemen döşüyor bir yazı. Sanki ülkesinin gündemini aşıp dünyaya açılmış. Amerika'da bir insanceğiz köpeğin burnuna osursa "o zavallının burnuna nasıl osurursun seni aşağılık insan!!" diye başlık açacak. Aman artık gelsin yorumlar. ":((( ayy canım benim ya nasıl da yüzünü ekşitmiş. Ossuran adamı kınıyorum!!" canımlı cicimli, kınayan yorumlar 50 rakamına ulaşır. Hassas bünyeler tepkilerini ortaya koyar. Heh dünya kurtuldu artık. Arındık tüm pisliklerden. Hayır bilsem ki bu 50 yorumu yazanlar ossuruk mağduru köpeğe kendi yediği simitin bir parçasını veriyor, tamam alnından öpücem. Klavye hassasiyetine bitiyorum ben.

Hayır şimdi böyle götlek bir yazı yazıyorum ya ben. Gün gelir ossuruk mağduru bir köpek yazısı yazarsam diye de korkmuyo değilim. O zaman bu yazdıklarım götümde patlayabilir. Ama şundan emin olun sayın ahali. Asla bir güne 2den fazla eylem sığdırıp, neşeli ve enerji dolu bir göt olmuycam!

6 Nisan 2010 Salı

Götten maddeler

  • O değil de hani amerikan filmlerinde kahvaltıda mısır gevreği yiyip çıkıyo ya denyolar. Ben de yiyorum aynısını ama doymuyorum lan! Sorun bende mi mısır gevreğinde mi anlamadım. Ekmeği mideye indirmeden doyabilen canlı varsa, beri gelsin.


  • Hey gidi facebook sen nelere kadirsin. Hediyeleşmenin önemini oyunlarla öğrettin ya insanlara, ben artık bir şey demiyorum!


  • Kafayı sıyırmak ne demektir bilir misiniz dostlar? Delirmeeeek dediğinizi duyar gibiyim. Hayır işte öyle değil! Kafayı sıyırmak; yerde çakmak ararken açık olan pencereyi fark etmeyip kafada 2 cmlik bir sıyrık oluşmasını sağlamaktır. Sonrasında da dünya dönüyomuş hakkaten lan demektir! Evet.


  • Bir tarafını ütüleyip dümdüz yaptıktan sonra diğer tarafını çevirdiğim pantolonun kırışmasıdır beni hayattan soğutan... Bir de diğer tarafta kat izi olmuştur. İyice tiksindim hayattan!


  • Ne Sokrates, ne Dostoyevski, ne Aristo, ne de Konfuçyüs. Koca bir sepet ütüyü bitirmiş hatun kadar düşünememişlerdir! Bir sepet ütüyü bitirmiş kadındır hayatın anlamını çözen. O kadar!


  • Çocuk taklidi yaparak sevimli olmaya çalışan kemçük ağızlı kızları bi yerde toplayıp hapsedelim.Bi süreliğine sadece yemek, tuvalet ve su ihtiyaçlarını karşılayalım.Birbirlerine sürekli taklit yapsınlar.Günlerce, aylarca. Sonra çıkan tiksinç seslerden soğuyup, hayatları boyunca bu eylemi tekrarlamasınlar.Yapalım bunu valla bak. Çocuk sesi çıkaranlara karşı örgütlenelim kardeşler! İmza:kemçüksavar


  • "Özlem ve korku aynı anda hissediliyorsa, delilik kaçınılmazdır." Ben dedim ne olmuş. Aferin bana! Henüz delirmedim.


  • Özel hastanelere para yatırmak istemeyen türk insanı sakın ha hastalanmayın! Devlet hastanesinde doktor sırası beklemek 1.5 saat. Ayakta muayene 1.5 dakika. Tahlil için tüp sırası beklemek 30 dakika. Tüpü doldurmak için beklenen hela sırası 30 dakika. Elde dolu tüplerle laboratuvar sırası beklemek paha biçilemez! Annelerin çıplak ayakla gezme, sırtını ört uyarılarını dikkate alın ya da ölün!


  • O değil de çekyatı-koltuğu çekmeye çalışırken, altındaki halının şahlanması, devasa koltuğu kaldırıp şahlanan halıyı eski yerine koymaya çalışmak ne berbat bir iştir. İyice tiksindim hayattan.


  • Yumurtanın fırçalanmayan tarafının içe çökmesi karşısında dehşete kapılıp, bu deneyi evde yapmaya karar veren, bunun sonucunda halının üzerine kırılan kokuşmuş yumurtayı anne görmeden temizleyen insan varsa o da beri gelsin. Çocukluğuma indim. Ve kendimden tiksindim. Birileri ben de yaptım derse tiksinmekten vazgeçicem. Sevicem çocukluğumu.


  • O değil de diş macununu reklamlardaki gibi aşağıya doğru kıvrılmış uçla başlamak şartıyla, macunu çekerken yukarıya doğru sivrilterek fırçayla buluşturmayı başaran, saçlarını yıkayıp çıktıktan sonra muhteşem buklelere ya da pürüzsüz düzlüğe kavuşan varsa beri gelsin. Alnından öpücem.


  • Hani eskiler "kalemine sağlık azizim" gibi ve benzeri cümleler kuruyor da bize garip geliyor ya. Çok merak ediyorum biz yaşlanınca, "oha lan süper yazı sıçmışsın olum" dediğimizde torunlara garip gelecek mi? "ooo bayıksın grandmother yeaa" derler mi ki. Demesinler lan! Kemçük ağızlı toruna bak. Çok sinirlendim şimdi.


  • Bir konserve mısır 1.65 tl. Bir kutu çiğ köfte 1.50 tl. Bir kavanoz salatalık turşusu 1.65 tl. 12 adet lavaş ekmek 2.50 tl. Bir kase supangle 1.60 tl. Toplamda 10 tl bile olmayan gıdalarla harika bir masa hazırladım. Doydum. Seviyorum seni BİM MARKETLER ZİNCİRİ! Midemin genişlediği ölçüde genişlet rafları. Süphaneke dinimiz amin.


  • Facebook'ta tanışıp, facebookta tartışıp, facebook'ta ayrılan sevgi pıtırcıkları; Şu işin sırrını bana da öğretin lan! Enter tuşuyla kavuşasım var.


  • Bu mesajı kopyalayıp yapıştıran beyaz sarayda çiğ köfte yoğuracak. Bunu yapmayan ise yıllar önce kendisini evlatlık veren aileninin, ismail yk'nın ailesi olduğunu öğrenecek. Gibi ve benzeri cümleleri sarf eden ve gönderen insanlar; beyninizi nereye düşürdüyseniz gidin üzerine basıp iyce ezin. Zira düştüğü yerden bile müdahale etmekte! Ayrıca bu mesajı kopyalayıp 10 yere yapıştırmazsanız küfür edicem size.


  • Jelibon yiyince "hayat güzel aslında lan" diyebilen bir canlı türü olmanın coşkusuyla gülümsüyorum.


  • Ben böyle Franz kafka'nın romanındaki gibi sabah uyanınca böcek olsam ya. Ama böcek iğrenç olur lan. Sabah uyanınca ajdar olayım ben. Bu da iğrenç ama çok merak ediyorum Ajdar'ın ruh halini.


  • Portakalı yedikten sonra kabuklarını bıçakla doğrama alışkanlığıdır beni hayattan soğutan...


  • Kafamın üstündeki balonda hayallerim, kocaman tabağımın içinde jelibonum, bonibonum, didom, tofitam, yumiyumum... (Bu üç nokta ilerleyen saatlerde tüketeceğim gıdaların sembolü) Hayat bana güzel lan!

24 Mart 2010 Çarşamba

Dedikoducu götler!

Göt olmanın gerektirdiği her eylemi hakkıyla yerine getiren ben, bana söylenen, söylenirken de "kimseye söyleme" uyarısı eklenen hiçbir sırrı bir başkasına taşıma götlüğünü yapmadım. Bu kadar adi bir göt olmadım! Ne yazık ki bunu yapmaktan çekinmeyen bir sürü göt var hayatımda. Ki bu götler benim sırları açığa çıkarmayacağımı bildiklerinden, sırlarımı yaymakta tereddüt etmiyorlar.

Yaklaşık 1 ay önce kimse tarafından duyulmasını, görülmesini istemediğim bir eylem gerçekleştirdim. Bir zat-ı muhterem ile karşılaştım ve suratımın rengi mordan ten rengine dönene dek sakinleşmeyi bekleyip, gidip kendisiyle konuştum. Bu kişiyle pek yakın olmadığımdan ne yapacağına dair bir fikrim yoktu. Bu konunun duyulmaması gerektiğini, duyulursa kötü olaylar olacağını uygun bir dille anlatıp, söylememesi konusunda uyardım. Gel gelelim iki gün sonra bu olayı birinden duydum. Sonra bir diğerinden. Sonra bir kişiden daha. Bu zat kendisinin söylemediğini, telefonda eşiyle konuşurken annesinin duyduğunu, ondan sonra olayları önleyemediğini söylüyordu. İşin garibi duyması muhtemel kişiler yayacak insanlar değillerdi. Ki biri benim yakın arkadaşım, bir diğeri yakın arkadaşımın güvendiği arkadaşıydı.

1 aydır azap gibi geçen günlerden sonra nihayet herşey duruldu derken, hiç tahmin etmeyeceğim birinin de bu olayı öğrendiğini duydum. Sinirli miyim? Belki. Ama daha çok şaşkınım. Bir insanı zor duruma düşürecek bir olayı yaymanın nasıl bir haz vereceğini anlamaya çalışıyorum. Bir insanın sağlığını bozan bir olayı diğerlerine yaymanın ne getirisi olabilir anlamaya çalışıyorum. ANLAYAMIYORUM. Hiçbir zaman da anlayabileceğimi sanmıyorum.

Bir yandan bunu yayanların boğazına sarılmak isterken, bir yandan sakinliğimi muhafaza etmeye çalışıyorum. Bunun daha yararlı olacağını düşünüyorum. Olayları kendi elimle büyütmek istemiyorum. Gel gelelim olaylar benden bağımsız bir şekilde büyürse ve artık korkacağım bir şey kalmazsa, işte o zaman yapacaklarımdan ben bile korkuyorum! "Hiçbir duygunun ömrü kin kadar uzun olamaz" derler. Dememişlerse de demeliler!

17 Mart 2010 Çarşamba

Sakar göt!

  • Yanan elektirik sobasını koltuğun üzerine dik bir biçimde koyup, çıkan kokuyu önce ayak parmaklarının arasını temizleyen kardeşin temizlediği organın kokusu sanıp, sonra da kokunun çok güzel olduğuna kanaat edip, "lan ne sürdün sen ne güzel koktu öyle" dedikten sonra çıkan dumanı takip edip, koltuktaki kara deliğe ulaşan benim. Elindeki suyu koltuğa döken anneme de "Aman canım cana geleceğine mala gelsin" diyen MAL da benim. Benden ötürü oldu işte!

  • Zaten sabah sabah 3 saat uykuyla devlet hastanesine gidip tenar'la sıra beklemişim onca saat. Arabayı hastanenin önüne park ettik biz. Sonra hastanenin güvenliği geldi "orası ambulansların yeri park yerine çekin arabayı" didi. Ben de "park yerinde yer mi var ki" didim. O da "bulacaksınız artık" didi. Göte bak. Yoksa nasıl bulayım. Neyse işte izin verdi park ettik yarım saat sonra çıkıcaz yalanıyla. Nereye çıkıyosun göt. Bi sıra var afrikada ekmek sırası bekleyen zenciler gibi birbirimize dayandık elalemin herifleriyle. Bi tane göt de randevu kartını okuyan cihaza hallendi. Sürekli randevu kağıdını okutuyo alete. Bunu yaparken de acayip zevk alıyo. Sonra bi kadın geldi kartı okutmaya çalıştı makineye. Olmadı. Sonra kadın gidince bu adam yine okuttu kağıdını. Benim göt arkadaşım tenar da ekranda "fehminaz" ismini görünce, "aa kadının kartını geç de olsa okudu" dedi. Ama kadın gitmişti. Kadın geri geldiğinde kartı yine okutmaya çalıştı. Tenar bi götlük daha yaparak, "sizin kartı okudu makine siz gidince. Ekranda fehminaz yazdı" didi. Adam da ordan "benim adım fehminaz" dedi. Göt olduk. Fehminaz diye erkek adı mı olur ya. O nazı kim ekledi lan fehmi! Toplamda bir buçuk dakika süren ayakta muayeneden sonra, laboratuvara indik tahlil için. Bi kuyruk da orda var. Bi hatuna sorduk bu laboratuvar kuyruğu mu diye. Yok tüp kuyruğu dedi. O kuyruğu bekliycen aldığın tüpe işeyip, bir de tüpü vermek için kuyruğa giricen. E tabi sonuçları almak için de bi kuyruk. Sonuçları doktora götürmek için de bi kuyruk. Kuyruğunuza tüküreyim götler! O tüpler girsin bi tarafınıza. Ben dedim tenar'a böbreeme yumruk at da acile girelim diye de, acır diye vazcaydık. Neyse işte çıktık hastaneden. Baktık arabanın arkasına başka bi araba park etmiş. Tenar kuyruğun acısıyla güvenliğe çemkirdi. "hani ambulansların yeriydi" deyu. Adam da "siz park edince diğerlerini durduramadık" didi. Haklı adam. Göt olan biziz. Neyse işte anons falan, çektiler arabayı da sağ salim çıktık hastaneden. Bu da böyle bi anımdır işte. Zor mu geldi okumak lan! Size edebiyat ırmağında tatlı su vadetmedim ki! Gelmeyin üstüme!

  • Bir de hastaneden çıkınca acıktım haliyle. Acıkmak için hastaneden çıkmama gerek yok gerçi.Her daim açım ben. İşte bi pastaneye gittik tenar'la. Menüde neye iştahım kabardıysa adam yok dedi. Çok pis sinirlendim. Aç kalınca daha da sinirleniyorum. Sonra son kalan yarım porsiyon kol böreğini istedim. Yedim ama azcık midemi bastırdı, doymadım. Bir de üstüne pasta isteyeyim dedim. Adam pasta yok dedi. Pastanede pasta yok. Kebap istesem getirir misin göt! En sonunda var olan iki tatlıdan birini istedim. Tadı da berbattı ama aç olunca yedim. Tam manasıyla doymadığım için homurdanarak çıktım pastaneden. Neyse ki eve gelince yedim bir şeyler.

  • Hayvan gibi uyumuşum ben lan. Hastanenin yorgunluğuna, doymamış midemin isyanı eklenince eve gelir gelmez yatağa girdim. Anneme beni uyandır dersim var dedim ama tenar arayıp ders iptal deyince uyandırmamış. Bi uyandım akşam saat 8. Yine acıkmışım. Yemek yedim. Midemde şehir inşa ediyorum. Bir süre sıçmazsam olacak bu iş. Evet.

16 Mart 2010 Salı

Geniş ya da dar...

Götlük mutlu olma isteğinden vazgeçememek kadar mutsuz olma isteğinden de vazgeçememektir.

Aşık olmaktan vazgeçememek kadar aşık olmamakdan da vazgeçememektir. Genişliğinden mi darlığından mı olamadığını kendisi de bilmez aşık olmak ister, bunun her türlüsünü yaşamak ister. Ömrü boyunca sadece bir kişiye aşık olmuş destansı aşık olmak da caziptir, aşkın kendisine aşık olmuş ve farklı bireylerde her türlüsünü tatmış, gerektiğinde sevgilisini aşk için terkedebilen kişi olmak da...

Aşk mutluluğunun da herşey kadar geçici olduğunu düşündüğünden zahmet etmek istemez, acısının ise kalıcılığını bildiğinden cesaret etmez. Kolay mı uğruna daha varsayımken yokettiğin düşünceleri, ihtimalken harcadığın fırsatları, sağlamlığı onaylanmış eskiliğin güvenini barındıran huzurunu, yollarını öğrenmen gereken yeniyle değişmek.

Öte yandan aşık olunca aşk için ölmeli demek ister ama diyemeyeceğini bilir çünkü yaşanmamış türler keşfedilmek için onu beklemektedir.

"Aşka istidadın olsun dilrubadan çok ne var" demek de ister ama bunun da aşkın doğasına halel getirdiğini bilmektedir.

Bu kadar çok hesabın içinde, bu kadar herşeyi bilinçli yapıyorken kendini kaybedemeyeceğini de çok derinden hissetmektir götlük. Ben karaktersiz miyim diye diye yorulurken bu hali karakter olarak kabullenmekten başka çaresi olmadığını yavaş öğrenmektir. Bu hesaplama bitsin artık demektir ama hesapsızları da küçük görmektir.

Bir kaç ihtimalden vazgeçmemek için bütün ihtimallerden vazgeçmektir.

12 Mart 2010 Cuma

Götlüğü ertelemenin dayanılmaz hafifliği

Bugün bir kaç saatliğine götlüğümü erteledim. Bu kısa zaman diliminde, bünyemde oluşan rahatlama hissini tahayyül edecek cümle bulamıyorum şu anda. Mutluyum, huzurluyum. Malum olduğu üzere götlüğün esaslarından olan "erteleme hastalığı" tüm eylemler için geçerli olabiliyor. Yapılması zorunlu olan dersler de, bitmesi gereken zamana bir kaç saat kala yapılıyor. Haliyle bünyede oluşan stresten dolayı o bir kaç saatte yapılan dersten de hayır gelmiyor. Bunun sonucunda, yediğiniz azar ve eleştirilere karşı, "evet ben götüm tamam mı" cümlesiyle yanıt veriyorsunuz. Bir nevi götlüğü kabullenerek durumdan sıyrılma çabası. İşte bugün bu gidişata bir dur demek istedim ve 3 saat boyunca ders çalıştım. Bir götten beklenmeyecek azim ve kararlılıkla yaptım bunu. Ancak götlük mertebesine erişmek kolay olmadığı gibi, götlüğün olmazsa olmazlarından arınmak da mümkün olmuyor. Bugün kendimi cezalandırma adı altında yerine getirdiğim sorumluluklardan dolayı, yarın eylemlerimi erteleyerek kendimi ödüllendirebilirim.

Ancak şunu unutmayın ki, bir göt asla götlüğünden memnun değildir. Bilakis götlükten arınmak için göt olduğunu kabullenir. Bir başka götlükten arınma aktivitesinde buluşmak dileğiyle. Götlerle kalın...

11 Mart 2010 Perşembe

Bu sadece başlangıç

Ey göt adayı

Evet sana sesleniyorum. Bil ki eğer bir götlükle bilinçli ya da bilinçsiz bir alakan varsa bu kelimenin bu kadar çok kullanılmasından rahatsız olsan da sen de kullanacaksın ve bu kelime kadar yerini dolduran bir tabir bulamayacağını anlayacaksın.

Çünkü götlük öyle bir müessesedir ki, bir laf bile sadece laf olamaz senin için. Duruma göre bazan ettiğin laftan utanırsın bazan da farklı oldum diye zevk alırsın. Ve bu kadar etkilenebilen olduğun için de kendini hakir görür , aşağılarsın. Ama zaten bir götün yere yakın olanı her daim çekingenlikle karışık saygı görürken, yüksek olanın rağbet görmekle birlikte ciddiye alındığı tek nokta çekiciliği olmuştur. Bu sebepten kendini ciddiye alınacak seviyeye ininceye dek aşağılamalısın.

Çünkü anlamalısın ki bugün bir göt olduysan bunun en büyük sebebi seni gereksiz yere yüceltenlerdir. Sana istediğinde herşeyi yapabileceğini zannettirenler, bulunduğun yere layık olmadığını düşündürenler, seni teşvik ettiklerini sanarken aslında sadece sen birşeyler başardığında ben farketmiştim demenin dayanılmaz tatminini yaşamak peşindedir. O kadar kötü olmayanlar ise pozitif düşünceciler ve kişisel gelişimciler tarafından kafaları tecavüze uğramış, etrafındaki herkese öğüt vererek yaşama enerjisi toplayan masum insanlardır, onların üstüne çok gitme çünkü bu amacı önlerinden kaldırdığında yıkıma uğrarlar ve vicdan azabı bir götün kaldıramayacağı kadar büyük bir yüktür.

Sadece onların zehirli iyiliksever kucağından kendini kurtarmadığın müddetçe benliğinin ihtiyacı olanı bulamayacağını bilmelisin. Kendini kandırma süren ne kadar uzun olursa düşüşün de o kadar sert olacaktır.

Derin bir nefes al ve boş tavana bakarak kendine tekrarla: " Ben bir götüm ve bunu sürdürmek için hiçbirşey yapmak zorunda değilim...."

İhtimalim geldi

İnsan hayatı ihtimallerle doludur gibi bir cümleyle yazıma başlayıp tespit yeteneğimi ispatlamak istedim. Ama "bi git lan götlük yapma" gibi yorumların gelme ihtimaline karşı bu fikrimden vazgeçtim. Lakin götlük yapma ihtimalim daha sevimli göründüğü için yine de yazıma bu cümleyle başladım. Evet sevgili dostlar. İnsan hayatı ihtimallerle doludur. Hatta ihtimallerle şekillenir, ihtimallerle değişir ve yine ihtimallerle son bulur. Ölümünüz ve ölüm şekliniz bile ihtimaller dahilindedir. İnsan hayatıyla ilgili kesin yargıda bulunan götleri burdan selamlıyorum. O götler ki en azından benden daha net fikirlere sahip oldukları için benim gibi bir göt tarafından kınanmakla birlikte kıskanılmaktalar. Ne anlatmaya çalıştığımı anlamamış olmanız sizin göt beyinli olmanızdan kaynaklanmıyor elbette. Benim anlatmak istediğimi kısa ve net cümlelerle anlatamıyor oluşumdan kaynaklanıyor. Çünkü ben karaktersiz bir götüm! Söylemeye çalıştığım şu ki; bazı götler vardır. Şuna benzer cümleler kurarlar; "Bardağın dolu tarafını gören insan pozitif insandır" , "yaşanılan kötü tecrübeler karakterin oluşmasına en büyük etkendir" Bak şimdi allasen bi bak. Göt değil mi bunları söyleyenler? Bi cümle söyledi ve çekildi. Bu cümleyi okuyan insanlar da bu cümle karşısında "vay be doğru hakikaten" deyip göt olarak yaşama kararı alacaklar. Neden bunu yapıyorsunuz karakter sahibi götler? Yapmayın bunu. Bırakın insanlar kendi tespitlerini kendileri yapsınlar.

Konu dağıldı. Ben başka bir şey anlatacaktım. İhtimaller diyordum. Hatta ihtimallerle ilgili bir tespitte bulunup götlüğümü pekiştiriyordum. Bakın şimdi götlük konusunda ihtisas yapacağım. İnsanlar üç kısıma ayrılır;

1-İhtimallerle yaşayanlar.
2-İhtimallerin farkında olup umursamayanlar.
3-İhtimallerin farkında olmayanlar.

Ben 1. seçeneğin hakkını fazlasıyla veren, zaman ilerledikçe ihtimallerini pekiştiren göt mertebesine yükselmiş bir insanım. Diğer iki seçenekte olan insan çeşitlerini zamanla sizlere tanıtacağım.

Birinci seçenekteki ihtimallerle yaşayan insanlar, paranoyak olma eğilimi gösterebilen karakteri oturmamış, hayal dünyasından sıyrılamamış insanlardır. Özetle karaktersiz göt sınıfına dahildirler. Sıradan bir eylemi olağanüstü bir eylem gibi görebilme özelliklerine sıçayım. Zira bu özellik sayesinde sıradan olan hiç bir eylemi tamamlayamazlar. Örneğin herhangi bir alana ilgi duyduklarında, bu alanla ilgili eğitim almak isterler. Buraya kadar her şey normaldir. Ancak eğitime başlamadan önce tüm ihtimalleri düşündükleri için, eğitim sırasında gösterdikleri performansın istedikleri kıvamda olmadığını gördükleri vakit, eğitimi yarım bırakırlar.

Resim sanatına ilgi duyan karaktersiz göt, eğitime başlamadan önce şu ihtimalleri düşünmüştür.

İhtimal 1-Zaten yetenekliyim. Kursa gittiğimde bu yeteneğim fark edilecek. Bakarsın resmim yarışmalara katılır ve tabiki birincilik ödülünü alır. Sadece ödül verecek halleri yok. Verdikleri parayla bir atolye açarım. Öğrencilerim falan olur. Sergimi nerde açsam acaba? Tüyap kitap fuarının bir kısmında resimler neyim vardı. Ben de orda yer kaparım lan.Süperim ben. Evet.

Gördüğünüz gibi götün önde gideni daha ortada bi bok yokken egosunu şişirmiş durumda.

İhtimal 2- Ya şimdi malzeme falan almak lazım. Nerden alsam ki. Olum var ya bir de malzeme aldığım yerde dünyanın en muhteşem adamıyla karşılaşıyormuşum. Ama ben sakar bi göt olduğumdan kesin adamın üzerine yağlı boya dökerim. Aşkımız başlamadan biter. Ama arkadan yelloz nişanlısı elinde ıslak mendille koşup "hayatııaamm ne olduuu" derse bir de onun üstüne dökerim boyaları. Ama sakar bi göt olarak değil, kıskanç bi göt olarak dökerim. Yaparım bilesiniz! Yelloza bak konuşmayı bilmiyor fıstık gibi adamı kapmış.

Bu ihtimale yorum yapmak istemiyorum. Götüm ben göt.

İhtimal 3- O değil de hacı şimdi yeni insanlarla tanışıcam. Her konuda yetenekli olduğumdan, bendeki yöneticilik vasfını anlamış bir işadamının karısı da gelirse kursa. Ne güzel olur lan. "Eşim sanata çok ilgili. Bu yüzden, onu mutlu etmek için geliyorum ben de kursa. Ama yetenekli değilim ne yazık ki. Sahi sen çok yeteneklisin. Hem yöneticilik ruhu var sende. Bak ne diyorum. Eşimle uzun zamandır düşündüğümüz bir proje var. Gel sen bu işin başına geç" derse var ya öperim alnından ablanın. Zaten beni seçmiycek de kimi seçicek. Hem resmimi yaparım hem daha ne olduğunu bilmediğim projenin başında bulunurum. Ballıyım ben, hem de çok.


Bir de tüm bu ihtimallerin yanısıra yeni kararlar da alınır. Bundan sonra erkenden kalkıcam. Bundan sonra işlerimi son ana bırakmıycam. Bundan sonra sorumluluk sahibi bir insan olarak yaşıycam. Bok yaşarsın. Sen sorumluluk sahibi bi göt olursun ancak. Yerine getirebildiğin tek sorumluluk ise kapıya dayanmış boku tuvaletle buluşturmak olur ancak.

Bunun gibi bir çok ihtimal ve kararla heves edilen alana adım atılır. İlk günün heyecanını atlattıktan sonraki gün ihtimallerin hiçbirinin gerçekleşmediğine şahit olan göt, hevesini yavaş yavaş öldürmeye başlar. Ama ani bir ölüm değildir bu. Türlü işkencelere maruz kalır bünye. Her sabah yeni bir kararla hayata başlanır, Karar ertelenir. Son ana bırakılır. Ve çok değil bir kaç ay sonra heves de unutulur.

Sorumluluk fani, götlük baki kalır!

10 Mart 2010 Çarşamba

Karaktersiz bir götüm ben!

Evet yanlış okumadınız pek sayın blog ahalisi. Ben karaktersiz bir götüm ve bir göte yakışmasa da quare mahlasını seçmiş bulunmaktayım. Bana istediğiniz gibi hitap etme özgürlüğüne sahipsiniz. Lan göt derseniz, gücenmem. Gerçekten gücenmem. Ama quare deseniz de götlüğümden taviz vermem. Diğer göt arkadaşım tenar ile birbirimizin götlüklerini konuştuğumuz bir anda "göt insanların da bloğu olmalı" düşüncesinden yola çıkarak bu skimsonik bloğu açtık. İçeriği ile ilgili sizleri bilgilendirmek isterdim. Ama bi götten içeriği önceden düşünmüş olmasını beklemeniz, sizin de göt olduğunuzun kanıtıdır. Dileğim odur ki, götünüzün el verdiği ölçüde anlayış gösterin götlüğümüze. Göt kelimesini bu kadar sık kullanmamın nedenini merak ettiniz değil mi? Ettiniz evet. Götlük yapmayın ve merak ettik deyin.

Efenim biz iki arkadaş, ergenliğimizden kurtulamamış iki yabani canlıyız. Başladığımız hiçbir işi tamamlayamıyor oluşumuzun yanı sıra, bu işlere harcanması gereken enerjiyi, işleri neden yapmadığımızı açıklayacak bahanelere harcamaktayız. Sizce bu bile göt olduğumuzu kanıtlamıyor mu? Elbette göt sıfatını kabullenmemizin tek nedeni bu değil. Şüphesiz ki ilerleyen zamanda göt olmanın sırrını uzun uzun yazacağım. Kendime edeceğim, sonuna kadar hakettiğim hakaretlerin beni bu halimden arındırmasını diliyorum.

Ayrıca götlerinizden özür diliyorum. O götler ki bir amaçları var. Bir götün yokluğu insan vücudunu yok edebilecekken, benim gibi bi götün yokluğu hissedilmeyecektir. Erteleme hastalığından müzdarip biri olarak götüme olmadık işkenceler yapmaktayım. Zira sıçmayı bile ertelemekteyim. Hemoroid adayı götümden de özür diliyorum.

İşte böyle. Pıtırcık blog ailenize bir götü dahil ederseniz, en göt halimle gülümseyeceğim sizlere. Unutmayın ki; her insan bir göt adayıdır!